Dünyamızda yaşanan iki küresel çevre kirliliğinden bir tanesi iklim değişikliği, diğeri ise katı atık kirliliğidir.
Artan nüfus, yaşam standartlarının yükselmesi, teknolojik gelişmeler, sanayileşme ve kentleşmenin sonucunda ambalajlanmış gıda maddelerine duyulan ihtiyaç artmaktadır. Bu ihtiyaçlarla doğru orantılı olarak çevresel sorunlarda da hızla artış görülmektedir. Katı atıklar; çevre, çevre sorunları ve yaşanabilirlik kavramlarının ilişkilendirilmesine uygun anlayışla yerel, ulusal ve uluslararası gündemlere konu olmaktadır.
Dünyadaki petrolün %8’i plastik üretiminde kullanılmaktadır. 1950’lerde yılda 2 milyon ton plastik üretilirken bu sayı günümüzde neredeyse 200 katına çıkmıştır. Artık, yılda 381 milyon ton plastik üretiyoruz. 1950-2015 yılları arasında üretilen plastiklerin ise yalnızca %9’u geri dönüştürüldü. Bu geri dönüştürülemeyen plastikler sonucunda ise Atlantik Okyanusu’nda Türkiye’nin 2 katı büyüklüğünde bir plastik kıta oluştu.
Dünya’nın en derin noktası Mariana Çukuru’ndan, en yüksek yeri Everest Zirvesi’ne kadar her yerde plastik var.
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’na göre deniz çöplerinin %60-80’i plastik çöplerden oluşuyor. Plastiğin %20’si gemilerden, geri kalanı karadan suya karışıyor. Plastik kirliliği Dünya’daki her okyanus ve denizde mevcut. Plastik yılda 1 milyondan fazla deniz canlısının ölümüne sebep oluyor.
Doğada yok olmayan bu plastikler, bir süre sonra sıcaklığın etkisi ile çözülerek mikroplastikler haline gelip birçok canlıya zarar veriyor. Aynı zamanda besin zincirimize de karışmış bulunmakta. Araştırmalara göre bir insan bir haftada yaklaşık bir kredi kartı miktarında mikroplastik tüketiyor. Öyle ki anne karnındaki plasentada dahi mikroplastiklere rastlanmıştır.
Plastik kirliliği ile ilgili bireysel olarak da üstümüze düşeni yapmamız şart! Atık yönetimi yaptığımız seçimlerle başlar.